“Liminal” kelimesi Latince’de “ eşik ” anlamına gelen “limen” kelimesinden geliyor. Bize tanıdık gelen ve kendimizi rahat hissettiğimiz bir alandan çıktıktan sonra bir sonraki aşamaya ve alana geçmeden önce içinden geçtiğimiz alanlara liminal alanlar deniyor . O eşik anlarında ne geri gidebiliyoruz ,ne de henüz ileriye geçebiliyoruz .

Mekandan bağımsız olarak baktığımızda mezuniyet , boşanma , taşınma , işten ayrılma , ergenliğe geçiş gibi dönemler hayatımızın önemli liminal alanlarını oluşturuyor . Örnek olarak Cuma günü bir işten ayrıldığımızı düşünelim ; hemen bir sonraki Pazartesi günü yeni bir işe başlayacak olsak bile aradaki hafta sonu liminal alandır . Boşanma gibi olmasa da ve içinde olumsuzluk barındırmasa da, o iki gün boyunca bile bir boşluk hissi yaşarız.

Otel koridorlarını ya da ofis merdivenlerini fiziksel boyuttaki liminal alanlar için örnek olarak verebiliriz . Liminal alanların en önemli özelliği insanlara kendilerini çok iyi hissettirmemeleridir . O alanlardan geçmeyi kısa süreli olduğu sürece normal görsek ve kabul etsek de, bir otel koridorunda ya da ofis merdivenlerinde biraz uzun zaman geçirdiğimizde kendimizi rahatsız hissederiz . Odamızdan çıkmış olmakla birlikte henüz bir sonraki mekanımıza adım atmadığımız için hiçbir zaman kanıksa ya mayacağımız yerlerdir liminal alanlar.Havaalanları da liminal alanlardır bizim içimiz . Bazılarımız hiç sevmez ve hep endişeyle hazırlanır havaalanlarında geçireceği saatlere . Diğer taraftan havaalanlarını sevenlerimiz için bile, aktarma uçuşunun gecikmesi gibi durumlarda , orada geçirdiğimiz süre uzadığında liminal alan rahatsızlığı üzerimize çökmeye başlar . Aslında yine farklı bir liminal alan olan uçağa girdiğimizde bile bir rahatlama hissederiz .

Farklı bir açıdan baktığımızda , içinde öğrenci ve öğretmen olmayan boş bir okul da liminal alan için iyi bir örnek oluşturur . Daha önce duvarlarında öğrenci seslerinin yankılandığı bir yer olan ve bir süre sonra tekrar öğrenci ve öğretmenlerle dolu bir mekana dönüşecek olan okullar ara günlerde liminal alanlardır . O zamanlarda bir okul binasına girdiğinizde tam olarak tanımlayamasak da rahatsı z edici olduğundan emin olduğumuz bir boşluk hissi yaşarız . 2020’de okulların aylarca boş kalması , bizleri liminal alanların geçici olduğu düşüncesini artık gözden geçirmeye davet ediyor.

İçinden geçtiğimiz pandemi döneminde bir türlü içinden geçemediğimiz bir liminal alan tecrübesi yaşıyoruz . 2019’un sona ermesiyle pandemi öncesi dönemden çoktan çıkmıştık . Pandemi sonrası dönemin gerçek anlamda ne zaman başlayacağını ise henüz bilmiyoruz . Bünyemiz bu kadar uzun süre eşikte durmaya alışık değil . Bizler eşik dediğimiz şeyi bir adımda geçmeyi biliyoruz . Şimdi ise içinde bulunduğumuz liminal alan bir türlü geçmek bilmiyor.

Dünya tarihine baktığımızda i ki düzenin arası nda her zaman kaos olduğunu görürüz . Pandemi nedeniyle içinde yer aldığımız liminal alan şimdi bize bir kaos yaşatıyor . Hem de çok büyük bir kaos . O zaman kaosla olan ilişkimizi gözden geçirmemiz gerekiyor . İşte tam burada , “ İnsanın Anlam Arayışı ” kitabının yazarı Viktor Frankl’ın “ Kaygıdan kurtulmaya çalışmak yerine kaygıya sarılın . Kendiliğinden ortadan kalktığını göreceksiniz .” sözünü hatırlayabiliriz . Belki de hayatımızın en büyük liminal alanını oluşturan bu dönemde kaygılarımızı yaratıcı çözümlere dönüştürerek hep birlikte hayata devam etme konusunda ne kadar becerikli olabileceğimizi gördük . 2021’e Budist rahipler gibi zihninimizi tüm endişelerden arındırmış bir şekilde giremeyeceğimize göre , galiba en iyisi liminal alanlarla olan ilişkimize yeniden bakmak ve eninde sonunda hayat boyu liminal alanlarda yaşaya cağımızı hiçbir zaman unutmamak.