Tarihçesi

Mengen isminin kökeni hakkında kesin bir görüş bulunmamakla birlikte, mengeç (yün eğirmekte kullanılan mekik), mengel (Ayak bileğine takılan süs bileziği, halhal), mengü (ölümsüz ebedi, su, ab-ı hayat), kelimelerinden türediği varsayımları ifade edilmektedir. Ayrıca Türklerin ilk yazılı belgesi olan Göktürk abidelerinde bengü kelimesi geçmektedir. Oğuz Türkleri bu kelimeyi Bengü ve Mengü – Menge olarak Anadolu’ya taşırlar. Sonuna eklenen “n” sesi Moğol dilinde çokluk eki olup “sonsuzlar, ebedi” anlamındadır. Yine aynı görüşe paralel olarak Kutadgu Bilig’te geçen Mang ve Meng kelimeleri adım atmak anlamı taşır. İlhanlı Devri kaynaklarına göre Mengen/Mangan, Men/Man kökünden türetildiği, bir diğer görüşe göre de ismin İsfendiyaroğulları, Candaroğulları ya da Osmanlıdan geldiği sanılmaktadır. Çevre ilçelerden Çaycuma tarihi zikredilirken Çaycuma’nın ilk yerlileri olduklarını öne süren Rumbeyoğulları’nın ifadesine göre Çaycuma Rum diyarı iken bu bölgeyi ıslah için gelen ataları Gazi Mehmet Paşa Rumları silmiştir. Üç oğlunu Çaycuma, Beycuma ve Mengene Beyi olarak yerleştirmiştir. “Mengene” ise, kelime olarak sıkma, sıkıştırma anlamı taşımaktadır. Mengen İlçesi ve çevresinin Bolu, Pazarköy, Eskipazar(Viranşehir), Gökçesu, Devrek, Gerede eski bir yerleşim sahası olduğu yargısı, buralarda yapılan kazılar ve tesadüfen rastlanan arkeolojik kalıntılar tarafından belirlenmiştir. Mengen ve çevresinde, yörenin yazılı ve yazısız kültür dönemini aydınlatacak çok sayıda tarihi kalıntı olmasına rağmen, bilimsel anlamda herhangi bir arkeolojik kazıya konu olmamıştır. Bu konudaki açıklamalar da bir bilgi boşluğu yaratmaktadır. Anadolu’da ilk siyasi birliği sağlayan Hitit medeniyetinden sonra bölge çeşitli kavim ve devletlere ev sahipliği yapmıştır. Mengen, asırlar boyu çeşitli kavimlerin yaşadığı bir yer olmuştur. Bugün ilçe statüsünde olan coğrafya Türk’ler tarafından kurulmuştur. Gerek göçler gerekse istilalar dolayısıyla tarih öncesi devirlerden bugüne kadar Türkiye üzerinde çok sayıda medeniyet kurulmuştur. Bundan dolayı da Tarihçiler, Türkiye’den “medeniyetler beşiği” diye bahsederler. Anadolu’nun ve bölgenin ilk hâkimi Hititler olmuş daha sonra bu coğrafyada medeniyet kurmuş Bitinyalılar bölgeye hakim olmuşlardır. Ardından bölgeye Frigyalılar, Persler, İskender İmparatorluğu, Roma, Bizans, Selçuklu Türkleri, Osmanlı Devleti, nihayetinde Türkiye Cumhuriyeti Devleti bu coğrafyaya damgasını vurmuştur. Türkler, Anadolu coğrafyasına, 1071 öncesinde keşif amaçlı gelerek toprakları tanımışlardır. Sultan Alparslan komutasındaki Selçuklu Türk Ordusunun gösterdiği tarihi zaferden sonra Türk beyleri Anadolu’yu kendilerine yurt edinmişlerdir. XIII. Yüzyılda artan Moğol baskısı sonucunda Türklerin batıya yönelişleri hız kazanmıştı. Türk-İslam devletlerinde Müslüman olmayan devletlere sınır olan bölgelerin vilayet ve sancaklarına Uc denirdi. Uç bölgeleri gaza yerleriydi. Bu nedenle Türk devletleri uçları güçlü bir orduya sahip boy beylerinin veya güven kazanmış komutanların yönetimine bırakırdı. İznik’te kurulan Anadolu Selçuklu devletinin(1075 -1308) etkisiyle bölgelere Türkmen soylu alperenler, ahiler, gaziler Uc Beyleri gelerek yerleşik düzene geçmişlerdir. Yüksek bir ihtimalle Mengen’in Türk beylerinin kontrolüne geçmesi de bu devirlere rastlamaktadır. Buna binaen Halen Mengen’de Türk beyli, Türk Beşli mahallesi, Afşar Köyü gibi Oğuz boylarının izlerini taşıyan yer adları bulunmaktadır. Mengen ve çevresi XIV. Yüzyılda Bolu’nun doğusundaki yerler Konur Alp, Şahin Bey, Hızır Bey ve Eflegan Bey tarafından Türk hakimiyetine girse de yaygın görüş Mengen’in Osmanlı komutanlarından Konuralp tarafından Osmanlı topraklarına katıldığı düşünülmektedir. Buralara “Hızır Bey İli”, “Eflegan Bey İli” deyimleri verilerek tarihteki yerini almıştır. Ankara Savaşı ile birliği dağılan Anadolu’nun bu bölgesi birkaç kez el değiştirmiştir. XV. yüzyıl başlarında buranın İsfendiyaroğlu İsmail Bey’in kontrolünde olduğu tarihçiler tarafından zikredilmektedir. Mengen’in Gerede ile birlikte Osmanlı topraklarına katıldığı çeşitli eserlerden anlaşılmaktadır. İlk Türk aşiretinin önce, Mengen’in Güneydoğusundaki Eğriova yaylalarına geldiği, fakat burasının yüksek rakımlı olması nedeniyle barınmalarına elverişli bulunmadığı görüldükten sonra, kendilerine daha müsait olan Mengen deresi içlerine yayıldıkları tahmin edilmektedir. Bugünkü Mengen, Pazarköy ve Gökçesu civarına gelen Türkmenler iki koldan hareket eden kabilelerden bir kısmı, şimdiki Kösekadılar Karahacılar adını taşıyan mahallenin içine ve civarına yerleşmişlerdir. Diğer ikinci kol ise merkezden 3 km uzaklıktaki Alibeyler Doğanlar ve o zamanki adları ile Odabaşılar, Mukayyid, Kabasalih, Demircihorasan, Sarıkadılar, Karaishak, Yılkan, Karaca, Hasanbaşlar ve Küçükhasan adları altında bugünkü merkezi oturum civarına yerleşmişlerdir. Orhan Gazi döneminde Geyve, Göynük, Mudurnu ve Bolu çevresini gezip eserinde bahseden İbni Batuta bölgenin Türkmenlerle dolu olduğunu anlatır. Kaynaklardaki ifadelere göre Fatih Sultan Mehmet Han, Amasra’yı fethi esnasında donanmanın yanı sıra kara ordusunu sevk ederken, Hızır Bey (Anadolu erenlerinden Baba Hızır adıyla anılan köyde türbesi bulunmaktadır) denilen sarp ormanlık bölgeden geçtiğini ve Mengen yollarını yaptırarak ulaşım sağladığını ifade eder(1461). Baba Hızır Hazretleri, Anadolu Selçukluları’nın son zamanlarında dünyaya gelmiş ve Osmanlı Devleti’nin kuruluş dönemini idrak etmiştir. Bilindiği gibi, bir gönül dostu ve tasavvuf şairi olan Yunus Emre de aşağı yukarı aynı tarihler arasında yaşamıştır. Bu bilgilere göre, Yunus Emre ile Baba Hızır’ın aynı bölgede yaşayan çağdaş birer velî olduğu anlaşılmaktadır. Yunus’un Osmanlı Devleti’nin kurulmasında manevî rol aldığı bilindiğine göre, Baba Hızır Hazretleri’nin de aynı oluşumda bir katkısı olduğu gerçeği unutulmamalıdır. Bu bağlamda yapılan yöresel araştırmalara göre, Babahızır Hazretleri’nin yöreye Türkistan taraflarından geldiği ve 1030 H. 1621 tarihinden önce yaşadığı, türbesini ziyarete gelen bir kişinin, mezar taşına, Hakir Hasan 1031 H., diye yazdığı bir tarih görülmektedir. Bu zatın isminin Hızırbaba olduğu, Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün 2329-203-750 nolu ve 1264 H. – 1847 M. tarihli vakfiye kaydıyla da tescil edilmiştir. Bolu–Kastamonu yolu üzerinde en eski derbent görevi yapan bu yer bir eskiçağa (çaka)’dır. Eskiçağadan sonra kervanların geçişinde yol güvenliğini sağlamak için saldırılara karşı savunmaya ve korunmaya en elverişli yer Babahızır’dır. Babahızır, ya da diğer adıyla Hızırbey, yaylası ve yerleşim yeriyle önemli bir konaklama merkezi olarak uzun süre varlığını sürdürmüştür. Yavuz Sultan Selim devrinde Bolu’nun teşekkül ettiği sancaklar ifade edilirken Mengen’in ismi de geçmektedir. Öte yandan 1609 – 1657 yıllarında yaşayan Kâtip Çelebi Bolu ve çevresine ait geniş bilgiler vermektedir. Cihannüma adlı coğrafya eserinde Bolu’nun yerleşim merkezini anlatırken Mengen ve Gökçesu’ya da değinmektedir. 1611 – 1682 yıllarında yaşayan dünyaca ünlü seyyah ve Türk bilgini Evliya Çelebi “Seyahatname” adlı eserinde Bolu ve civarındaki yaşam hakkında aydınlatıcı bilgiler vermekle beraber Bartın, Ereğli, Gerede ve Akçakoca’ya kadar olan sahaların Bolu Sancağı içinde olduğunu anlatır. 1825 de Bolu Sancağı; Merkez, Çağa, Kıbrıscık, Mengen, Gerede, Eskipazar(Viranşehir), Traklıborlu(Safranbolu), Yenice, Yedidivan, Ulus, Ereğli, Konuralp, Onikidivan(Bartın), Hızırbeyili, Mudurnu kazalarından oluşmaktaydı. Osmanlı Devlet teşkilatının zayıfladığı son dönemlerde yeniden yapılanma ve batılılaşma modeli çerçevesiyle II. Mahmut döneminde idari yapılanmada yeniliklere gidilmişti. Bunun devamı olan 1840 – 1852 yılları arasında taşra yönetiminde kalıcı düzenlemeler yapıldı. Sancaklar ve kazalarda yeni düzenlemelere gidildi. Kazalara “kaza müdürü” denilen kimseler görevlendirildi. Bu düzenlemenin en belirgin özelliği, ilk kez kazanın idari birim olarak taşra teşkilatında yer alması olmuştu. Yöneticisi olan “Müdürler” Yörenin ileri gelenleri arasından halk tarafından seçiliyorlardı. 1916 yılındaki Bolu Sancağı salnamesine göre dönemin Mengen Müdürü, Vekil Hacı Âgah Efendi idi. Yine aynı dönemde tespit edilen nüfus bilgisine göre Bolu 399579, Mengen de ise 10017 kişi gözükmekte idi. Birkaç kaza bir mutasarrıflığa, o da bir vilayete bağlı olmak üzere yeni idari teşkilat kurulmuştu. XIX. yüzyıl başlarında tüm Anadolu’da olduğu gibi Mengen’de yeniden kurulan (Bolu) birleşik mutasarrıflığına bağlandı. 1870’de Bolu’ya bağlı kazalar 5’e indi. Mutasarrıflık örgütlenmesi Türkiye Cumhuriyetinin ilanıyla kaldırılıp doğrudan doğruya vilayetlere bağlanmıştır. Mengen 1 Ocak 1948 yılında 5071 Sayılı Kanunla Gökçesu ve Pazarköy bucaklarını içine alarak İlçe haline gelmiştir. I. Dünya Savaşı (1914- 1918) ile işgale uğrayan Anadolu savunmasında yöre halkı, önemli görevler üstlenmişlerdir. Mengen halkı, M. Kemal Atatürk’ün başlattığı Kurtuluş Savaşı ve bağımsızlık hareketinde önemli katkılar sağlamıştır. Yaşlısı, genci çeşitli cephelere giderek Anadolu savunmasında önemli görevler üstlenmişler. Mengen; mutfağı, yöresel giyim kuşamı, folklorik özellikleriyle Türk kültürünün tanıtımında ve yaşatılmasında önemli bir misyonu üzerinde barındırmaktadır. Doğal güzelliklerinin yanında insanlarının misafirperverliği, yörenin cazibe merkezi konumundadır. .

Mengen Nerede

Mengen ilçesi, Karadeniz Bölgesi’nin batı bölümünde, Karadeniz’ e 65 km. kuş uçuşu mesafededir. İlçe, Mengen ( Kocaçay ) Çayı’nın aktığı genişçe bir vadiyi andıran küçük bir ovada yer alır. Deniz seviyesinden yüksekliği 630m olup, yüzölçümü, 883 km2 dir.

İlçemiz; kuzeyinde Zonguldak ilinin Devrek İlçesi, batıda Bolu ili, güneyde Yeniçağa, güneydoğuda Gerede, doğuda Karabük ilinin Eskipazar ilçesi ve kuzeydoğuda Karabük ilinin Yenice ilçesi ile komşudur. İlçenin en yüksek noktası Çal Tepesi olup yüksekliği 1893 m’dir.

Mengen havzasının etrafını çeviren dağlardan kaynaklarını alan, kuzey ve güneyden küçük derelerin katılarak büyüttüğü Mengen Çayı ( Kocaçay ), kuzeydoğudan güneybatı istikametine akarak, Gökçesu Beldesi’nde Bolu Çayı ile birleşir ve Karakaya Çayı’nı oluşturur. Bu çay, Karabük’ten gelen Soğanlı Çayı ile birleşip Filyos Çayı’nı oluşturur.

Yavuz Sultan Selim devrinde Bolu’nun teşekkül ettiği sancaklar ifade edilirken Mengen’in ismi de geçmektedir. Öte yandan 1609 – 1657 yıllarında yaşayan Kâtip Çelebi Bolu ve çevresine ait geniş bilgiler vermektedir. Cihannüma adlı coğrafya eserinde Bolu’nun yerleşim merkezini anlatırken Mengen ve Gökçesu’ya da değinmektedir. 1611 – 1682 yıllarında yaşayan dünyaca ünlü seyyah ve Türk bilgini Evliya Çelebi “Seyahatname” adlı eserinde Bolu ve civarındaki yaşam hakkında aydınlatıcı bilgiler vermekle beraber Bartın, Ereğli, Gerede ve Akçakoca’ya kadar olan sahaların Bolu Sancağı içinde olduğunu anlatır.

İlçemiz sınırları içerisinde irili ufaklı çok sayıda göl ve göletler bulunmakta olup, Şirinyazı (Bürnük) Göleti’nde aynalı sazan ve gökkuşağı alabalık türü yaşamaktadır. Genel yasaklar dışında, amatörce, olta ile balık avcılığı da yapılmaktadır.

Genellikle orman içi açıklıkları olan yaylalarımız, buralara yakın olan köylerimizin halkı tarafından yaylacılık faaliyetlerinde kullanılmaktadır. Uzun süre yeşil kalabilen yaylalarımız, köylülerimizin küçük ve büyükbaş hayvanlarını götürerek, yaz boyunca kalabilecekleri ve hayvanlarını besleyebilecekleri alanlardır. En güzel yaylalarından biri de Akçakoca Yaylası’dır. Bulutların ve ağaçların aralanıp dünyanın çatısının görünmesine izin verdiği bu güzel yayla, sarıçam ve köknar ağaçları ile çevrilidir.

Kuzey Anadolu Fay Hattı adı verilen, İzmit Körfezi’nden başlayarak Van Gölü’nün kuzeyine kadar ulaşan ve ülkemizde meydana gelen birçok depremin görüldüğü hat üzerinde bulunan Mengen, ikinci derecede tehlikeli deprem bölgesi üzerindedir.

ULAŞIM
İlçemizin Bolu ile ulaşımı, asfalt karayolu ile Yeniçağa ve Gökçesu üzerinden sağlanmaktadır. İlçemizin diğer bazı merkezlere olan uzaklıkları şöyledir:

Mengen-Yeniçağa: 20 km
Mengen-Bartın: 110 km
Mengen-Gerede: 30 km
Mengen-İstanbul: 310 km
Mengen-Devrek: 40 km
Mengen-Bursa: 335 km
Mengen-Yedigöller: 56 km
Mengen-İzmir: 657 km
Mengen-Çaycuma: 67 km
Mengen-Adana: 661 km
Mengen-Gölcük: 78 km
Mengen-Antalya: 717 km
Mengen-Zonguldak: 90 km
Mengen-Trabzon: 780 km
Mengen-Abant: 94 km
Mengen-Muğla: 840 km
Mengen 1948 yılında iki mahalle, 70-80 haneden ibaret bir bucak iken, bugün 1358 mesken, 302 işyeri ile toplam 1660 adet konut ve işyeri vardır. Buna rağmen İlçede önemli ölçüde konut sıkıntısı vardır. Konut kiraları ortalama kırkmilyon ile yüzmilyon arasındadır. İlçede bir kısım konut inşaatları devam etmekte olup, Beşler Doğuş Yapı Kooperatifi inşaatı bitme aşamasındadır. bitirilmesi halinde 126 konut kullanıma girecektir. Buda konut sıkıntısını bir nebze rahatlatacaktır.

İlçede sosyal yaşantı normal düzeydedir. Halkın büyük şehirlerle devamlı irtibatı olması ve aşçılık mesleği bu yaşantının önemli faktörlerindendir. Bu nedenle halk büyük şehirlerden aldığı sosyal ve kültürel yaşantı örneğini rahatlıkla uygulayabilmektedir.

2002-2003 öğretim yılında köy ilkokullarımızın tamamı Taşımalı İlköğretim Uygulamasına alınmış, taşımalı sistem ile Merkez, Gökçesu, Pazarköy beldelerine ve Devrek İlçesine bağlı Yazıcık İlköğretim okuluna toplam 704 öğrenci taşınmakta, bu öğrencilerin yemek masrafları Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı tarafından karşılanmaktadır.
İlçemizde önemli bir iş sahası bulunmamaktadır. Nüfusun yarıdan fazlasını oluşturan çoğunluk aşçılık mesleğini icra etmekte ve diğer iş kollarında çalışmak üzere büyük şehirlere ve yurt dışına gitmektedir.

İlçemizde önemli sayılabilecek iş sahası olarak GENTAŞ Werzalit Fabrikasında 450 ve Gökçesu Havalisinde bulunan özel kömür ocaklarında 600 işçinin çalıştığı bilinmektedir. Bunun dışında kalan diğer halk genellikle tarım, orman, hayvancılık, nakliyatçılık, ticaret, küçük sanayii dallarında ve Kamu kurum ve Kuruluşlarında çalışmaktadır.

Kaynak Mengen kaymakamlığı