Lenfödem tedavi sonrası da dikkat gerektiren bir hastalık
Lenfödem hastalığı bazen doğuştan bazen de sonradan lenfatik sistemin kapasitesinin düşmesi sonucu ortaya çıkıyor. Hastalık çeşitli yöntemlerle kontrol altına alınabiliyor ama tamamen ortadan kaldıracak bir tedavisi yok. Ancak hastaların, tekrar oluşma riskine karşı lenfödem oluşan bölgelere özen göstermesi öneriliyor.
Genellikle kol ve bacaklarda rastlanan şişliklerle kendini belli ediyor. Tedavi edilmediği takdirde oluşan şişlikler kalıcı hale geliyor. Üstelik hareket kabiliyetinin kısıtlanmasından tekrar eden enfeksiyonlara kadar pek çok soruna sebep oluyor. Halk arasında “fil hastalığı” olarak bilinen lenfödemden bahsediyoruz…

Lenfödem, çoğu kişi tarafından çözümsüz zannedilse de aslında başarıyla kontrol altına alınabilen bir hastalık. Ancak sonrasında hastanın dikkat etmesi gereken önemli detaylar bulunuyor.

Son yıllarda görülme sıklığı artan lenfödemin sebebi ne? Nasıl bir tedavi süreci var? Kronik bir hastalık mı? Lenfödem ile ilgili merak edilenleri Sağlık Bilimleri Üniversitesi Hamidiye Sağlık Bilimleri Fakültesi Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Bölümü’nden Uzman Fizyoterapist Pınar Baştürk ile konuştuk.
Hastalık lenfatik sistem kaynaklı

Lenfödem, vücut için büyük önem taşıyan lenfatik sistemde meydana gelen bir hastalık. Uzman Fizyoterapist Pınar Baştürk’ten öncelikle bu denli önemli olan lenfatik sistemin işlevini öğreniyoruz. Baştürk, şunları anlatıyor:

“Lenfatik sistem, kanın aktığı damar sistemine paralel olarak tüm vücudu saran bir dolaşım sistemidir. Kan sistemine giremeyen büyük maddeler, büyük atıklar, bu sistem aracılığıyla atılır. Proteinden zengin bir sıvı taşınır. Aynı zamanda bu, bağışıklık için görev yapan hücrelerin, lenfositlerin üretildiği sistemdir. Bazı durumlarda -bazen doğuştan bazen de sonradan- lenfatik sistemin taşıma kapasitesi düşüyor. Bu gibi durumlarda her zaman olmasa da lenfödem görülebiliyor. Lenfödemin en çok görülen şekli ise seconder lenfödem… Bu da bir hastalık, yaralanma, inflamasyon veya ameliyat sonrası lenfatik sistemin bozulmasına bağlı olarak ortaya çıkıyor.”


Genellikle tek bir tarafta görülüyor

Lenfödemin toplumda en fazla meme kanseri cerrahisi sonrası tek kolda görüldüğünün altını çizen Baştürk, “Genel olarak da kol veya bacakta tek taraflı olur. Ama bunun dışında çift tarafta da görülebilir. Baş bölgesinde, genital bölgede olabildiği gibi gövdenin tamamına da yayılabilir” diyor. Hastalığın kendine özgü ayırt edici tanıları olduğunu belirten Baştürk, bu yönüyle benzeri ödemlerden ayrıştığını ifade ediyor. Ayırıcı tanı ise işin uzmanı hekimler tarafından fiziksel muayene ve lenfosintigrafi ile yapılıyor.

Lenfödem hastalığı ilk ortaya çıktığında genellikle sadece ödem şeklinde kendini belli ediyor. Ancak kendi içerisinde evrelere ayrılıyor. Hafiften ağıra doğru ilerliyor. Uzman Fizyoterapist Pınar Baştürk, hastalık ilerledikçe neler meydana gelebileceğini şöyle açıklıyor:

“Lenfödemin artmasına bağlı olarak yavaş yavaş bulunduğu tarafta kişinin eklem hareketini kısıtlamaya başlar. İlerleyen dönemlerde derinin yapısını bozar ve üzerinde çeşitli patolojiler gelişebilir. Ülserler, yaralar açılabilir, sıvı çıkışları olabilir. Lenfödemli taraftaki derinin dışına sıvı taşmaya başlayabilir. Çok ilerleyen durumlarda vücut bu noktada enfeksiyonlara açık hale gelebilir.”
Bilinçsiz masaj zarar veriyor

Lenfödem sorunu yaşayanların dikkat etmesi gereken pek çok nokta bulunuyor. Öncelikle bu kişilerin kulaktan dolma bilgilerle ya da internet ortamında gördükleri masajları yapmamaları gerekiyor. Baştürk, bunun sakıncalarını, “Bilinçsizce yapılan masaj lenfatik sistemin fonksiyonunu daha çok bozabilir. Lenfödemi, toplanmaması gereken başka tarafa doğru itebilir. Aslında lenfatik sistemi tekrardan travmatize eder. Dolayısıyla bundan uzak durmak gerekir” sözleriyle anlatıyor.

Baştürk ardından lenfödem riski taşıyanlara bazı önerilerde bulunuyor:

“Mesela meme cerrahisi görüp lenf nodları alınan bir kişide lenfödem gelişebiliyor. Bu kişi tırnak bakımı yaparken kesinlikle bir yaralanma olmamasına dikkat etmeli. Tırnaklarını kısa ve temiz tutmalı. O tarafta iz bırakacak sıkılıkta bileklik, saat ve yüzük gibi deri üzerinde hafif basınç bile oluşturabilecek takılardan uzak durmalı. Yine manikür de yaptırılmamalı. Olabildiğince yumuşak dokunun yaralanmasından kaçınmaları gerekir. Çünkü bunlar belki de kendini zor idare eden lenfatik sistemin yükünü artırıp lenf ödemin gelişmesine veya ilerlemesine sebep olabilir.”

Tedavi 4 aşamadan oluşuyor

Lenfödem tedavisinde en fazla fayda görülen uygulama manuel lenfatik drenaj ve kompleks boşaltıcı fizyoterapi yöntemi… Birkaç aşamadan oluşan bu yöntemi Baştürk’ten öğreniyoruz:

“Manuel lenfatik drenaj ve kompleks boşaltıcı fizyoterapi birkaç bileşenden oluşuyor. Birincisi manuel lenfatik drenaj… Bu, konuda eğitimli fizyoterapistin el ile manuel olarak yaptığı, kişinin lenfatik sıvısını vücudun çalışan tarafına doğru boşaltan veya yönlendiren bir yöntem. Ardından bası tedavisi bunun içerisine giriyor. Lenfödem için geliştirilen özel bandajlarla, yine bu hastalığa özgü bandajlama yöntemleriyle o uzuv basınç altına alınır.”

Tedavinin üçüncü aşaması ise deri bakımı. Bu aşama hayli önemli. Çünkü bu bölgede ödem oluştuğundan ve uzun süreli olduğundan, yani kronikleştiğinden derinin beslenmesi giderek azalıyor. Ardından enfeksiyonlara açık hale geliyor ve iyileşmeyi zorlaştırıyor.

Egzersizin ise bu tedavinin son aşaması olduğunu belirten Baştürk, “Egzersizler hem fonksiyonelliği artırıyor hem de bölgede kasların çalışarak sıvının boşaltılmasına yardımcı oluyor” diyor.

Lenfödem tedavi süreci kişinin lenfatik sisteminin kapasitesine göre değişiyor. Baştürk, başta yoğun bir şekilde haftada üç gün veya dört gün aşırı şekilde başlayıp daha sonra yavaş yavaş azaltılarak devam ettiğini söylüyor. Genellikle 6 ila 8 hafta arasında boşaltıcı tedavinin bittiğini belirtiyor.
Kronikleşirse tekrarlayabiliyor

Peki lenfödem kronik bir sorun mu yoksa tedaviyle tamamen iyileşebiliyor mu? Bu soruyu, “Kişinin eğer lenfatik sisteminin taşıma kapasitesi doğuştan düşükse veya bir travma cerrahisi sonrası kalıcı olarak bozulduysa kronikleşir” diye yanıtlayan Baştürk, sözlerini şöyle sürdürüyor:

“Bu kişinin lenfatik sistemi artık risk altındadır. Lenfödemi bu terapiler sonucu giderdiğimizde, bakımına özen göstererek, egzersizlerini yaparak o uzvu ödemsiz tutmaya devam edebilir. Fakat her zaman risk vardır. Çünkü bu kişinin lenfatik sisteminin artık kalıcı olarak kapasitesi düşmüştür. Herhangi bir travma, oraya alınan darbe veya egzersizlerin yapılmaması durumunda tekrardan şişmeye adaydır. Yani bu sistem kalıcı olarak bozuluyor.”

Lenfödem tamamen de geçebiliyor… Fakat lenfatik sistem artık kalıcı olarak bozuk olduğu için kişiler yine bir lenfödem adayı oluyor. Dolayısıyla tedavi sonrası lenfödemi geçse bile özen göstermesi gerekiyor.

Lenfödemle ilgili birtakım cerrahi girişimlerin de yapıldığını belirten Baştürk, “Kalp-damar cerrahları tarafından cerrahi girişimlerde bulunuluyor. Başarılı olanlar da var. Fakat en başarılı yöntem kompleks boşaltıcı fizyoterapi. Onun dışında hastanelerde pnömotik kompresyon cihazları ile tedavi de uygulanıyor. Bu kişiselleştirilmiş, kişinin ödem durumuna göre planlanmış bir tedavi değil, dolayısıyla verimliliği hakkında şüpheler var. Faydalı olabildiği durumlar da oluyor ama altın tedavi kompleks boşaltıcı fizyoterapi” şeklinde konuşuyor.